15:54 | Author: ceratium
Okumadan yazmaya kalkışmak bir yere kadar oluyor. Ne demişler, " Ne ka ekmek o ka köfte".

Bunu söylerken bir yerlerden başka bi söz sesini yükseltiyor, "Çok okuyan değil çok gezen bilir".

İki-üç atasözü/deyim/vs ile "damlaya damlaya göl olur" misali yazmaya çalışınca bu ka oluyor, eğer gezdiğin yerleri anlatacak enerjin yoksa. Enerji de demeyelim aslında; kendini herşeyden izole hissettiğinde, sevdiğinden, arkadaşlarından, ailenden uzakta kaldığında, iki günlük anılar bile çok uzak geldiğinde, iki gün sonrasının belirsizlikleri içini kararttığında, yaşadığını hissettiğin yer ile yaşadığın yer birbirinden farklı olduğunda işte böyle yarım saatte bir paragrafı dolduramıyorsun. Gezdiğin gördüğün yerleri hatırlamak yoruyor seni. En kötüsü, düşündükçe içinden herhangi bişey yapmak da gelmiyor.

Yağmuru seyredip bi fırt sigara çekiyorum arada, sonra tüm özlediklerimin üstüne bi tane mavi gömlek giydiriyorum. Derin bi nefes daha çekiyorum, sigaram bitiyor, izmaritle şerife bacı tabelasını vurmaya çalışıyorum.

Bir saate yaklaşınca üç satır yazıyı bitirmek, baştan okuyorum yazdıklarımı. Yılarca Kıvırcık'la oturup dalga geçtiğimiz melankolik insanı görüyorum. Günaydın mesajını okuduğumdan bu yana ilk kez gülüyorum, kendi kendime, en iyisi dışarı çıkıp biraz hava almak diyerek. Belki bi mavi gömlek de ben bulurum kendime.
Category: |
You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.

1 yorum:

On 27 Nisan 2009 18:20 , daria dedi ki...

yazarımız çok ara verdi bi dürtelim dedik...